15 Nisan 2018 Pazar

Tazelenmiş Bir Şuurla; Yeniden 

Türkiye. Coğrafyası, kültürü, tarihi.. Herşeyiyle destan yazan ve bunu tüm dünyanın ister açıktan ister gizli olarak kabul ettiği, artık yerleşiklik kazanan bir ülke. İslam gözünde, Doğu gözünde bilhassa.
    Göçebe olan bir milletten, öncelikle topluluk daha sonra ulus olma hayaliyle hedef oluşturup bunun akabinde; toprağı artık vatan ve ülke haline getirmesi söz konusu olan..
Evet bu ülke Türkiye. Bizler bu ülkenin evlatlarıyız.

Aslında burası Doğu için umut ışığı. Burası Doğunun en batısı. Engeller, değişiklikler, önümüze ne gelirse gelsin, yön sadece ve sadece ileridir bizim için.
Umut ışığı dedik evet Türkiye -biz- bunun farkında/yız ve tamda bu yüzden herkes bıraktığında, vazgeçtiğinde bizler yeniden ayağa kalkarız. Ve düşman okları hep buraya çevirilidir, en hain planlar hep bu ülke için yapılmıştır. Bir yarış içindeyiz, hepimiz bunu biliyoruz, son insan kalana kadar, kıyamet gelene kadar. Bizler ise bu yarışta her zaman devam edenlerden olmalıyız. Bir yorgunlukta söz konusu, bunu inkar edemeyiz fakat bir canlılığa mecburen ihtiyacımız var. Tazelenmeli artık şuuru,  bu gerekli çünkü her geçen gün bataklığa dönen yaşayışın, sadece güçlü olanın konuştuğu, haklının ya da haksızın hiçbir öneminin olmadığı dünyada,  haksız olan kimse onu haykıracak olan bizler olacağız. Mazlumdan yana zalime karşı olacağız. Önemlisi bu konuda dürüst olacağız, kim zalim ise -en yakınımız olsa dahi- bu haykıracağız ve engellemeye çalışacağız. Doğru çizgiden vazgeçmeyeceğiz. Velev ki vazgeçtik, ne mi olacak? Allah'ın dediği olacak. Ama biz vazgeçmeyeceğiz çünkü bizler alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin ümmetiyiz. Bizler merhamet meşalesini söndürmemeyi gaye edineceğiz. İnsanlar aç bu madden değil, manevi açıdan. Merhamete, sevgiye aç. İşte bu yüzden Mefkûremize sımsıkı tutunacağız. Bize Allah'ın bir lütfu olan bu güzel ülkede kendimiz yanmıyoruz diye başkalarının yanmasına müsaade etmeyeceğiz, bize yakışmaz ve bunda mutabıkız ki başkasının ateşine sevinmekte içler acısı bir durumdur. "Ben dediğimi dedim, gerisi beni ilgilendirmez" düşüncesiyle değilde "ben doğru olmaya and içtim, emrolunduğum gibi dosdoğru olacağım ve ölene kadar da etrafıma bunu anlatacağım/ikna edeceğim" demeliyiz. Başkasının yanması bize hayır getirmez, herşey düşmanlık değildir bu hayatta. Herhangi bir nefret düşüncesi bize bir şey katmaz, bunu biliyoruz. Biz Hüseyni bir duruşla herkese karşı hak taraftan olduğumuzu belli etmeliyiz, hem içerde hemde dışarda.
İçerde demişken içten eriyiş olmamalı. Ülkede olan her olay ülkedeki bütün vatandaşları düşündürür , düşündürmeli. Her ne olursa olsun, baskı, özgürlük, rejim değişikliği.. Her ne olursa. Bize emanet bu güzel yurda, kişisel hiçbir şey için sırt dönmek doğru değil, ülkeye küslük olmaz. Ülkeden uzak yaşamak; ülkenin çıkarlarına, bekasına zarar verecek şekilde yaşamayı da gerektirmez. Nice gurbetçilerimiz var ki vatan hasretiyle yanıp tutuşuyor, ülkesinin iyiliği için elinden gelen her şeyi yapıyor, duruşunu bu şekilde ayarlıyor ve gerçekten başarı elde ediyor. Maalesef nicesi de var ki daha ülke içindeyken bile yapmadığı kalmıyor, ülkesini gidip düşmanlara şikayet ediyor, "benim şahsi düşüncem önde olsun da varsın ülke çöksün gitsin" diyor. İçten eriyiş sorunu bu ne yazık ki. Ülke ve vatan vurgusu, son nefesimize kadar sürecek hatta artarak devam edecek bir vurgu olmalı. Sanatçı, siyasetçi, sporcu, akademisyen, esnaf, memur ya da işsiz bunlar bazen birer sıfat haline dönüyor üstümüzde,  bize düşen hangi statüde olursak olalım ülkemizin her zamanında bilhassa zor zamanında yazılmış kaderine sırt dönmemek, dönmemeliyiz. Bu ülkenin bir parçası olduğumuzu her zaman damarlarımızda hissetmeliyiz. Buraya ait ve yerli olduğumuz gerçeğiyle yaşamalıyız ve bununla gurur duymalıyız, çünkü bu ülke; zorlu savaş koşullarında dahi dik durmaya çalışmış, kendi içinden hain ve hoyrat, vatanına kalbini örtmüş, anlayıştan bihaber sözde vatandaşlara bile kuçak açmış, yaralarını sarmaya çalışmış bir ülke. Dıştan yeterince darbe yiyoruz zaten içten bir çöküşle daha çok yaralamayalım, Allah'ın bize armağanı olan bu güzel vatan, bize nasip olan bu yurt hiçbir zalimliği haketmiyor, içimizi -kalbimizi- bütün bu art niyetten temizleyerek, yeniden Bismillah demeliyiz yeni Ertuğrullar, yeni Fatihler yeni Selahattin Eyyubiler yetişmesi için..
en büyük içtenlikle yeniden Bismillah..

7 Temmuz 2017 Cuma

Teşekkürler Tanrım

Teşekkürler Tanrım

Bir öğle vakti oturup düşündüm. Bu sefer gerçekten düşünülmesi gereken şeyi. Aslında sürekli düşünmem gereken ama aklıma gelince bile bile unutmaya çalıştığım, aklıma geldikçe dünya meşguliyetine dalıp unutmaya çalıştığım... Evet tahmin ettiğiniz gibi: düşündüğüm şey Ölüm. Evet oturdum bunu düşündüm. En derinliğine kadar hemde. Hani bir şarkı var ya; 'Gitme ölüm gibi zamansız.' Gerçekten zamansız mı ölüm denen olay? Yoksa haber veriyor da bizim mi haberimiz yok ya da biz mi üstümüze alınmamaya çalışıyoruz? İşte buraları kendime sordum bir miktar. Gerçekten bunu yapın, insan kendine geliyor, ne zamana kadar bu gerçekten kaçabileceğimizi sanıyoruz? Ben kaçamadım. 
Peki hangi dine mensup olursak olalım ya da bir dine mensup olmayalım bu durum karşısında ne yapabiliyoruz? En sevdiğimiz bile bizi terkettiğin de ne yapabiliyoruz? Hiçbir şey.
Ya öleni toprağa koyuyorlar ya da yakıp küllerini saklıyorlar sonuç olarak artık o yok.
Bu açıya kendimi koydum yani o gün gelecek belki şimdi belki kısa bir süre sonra belki bekarken belki evliyken belki yetişkinken belki yaşlıyken. Dedim bu sana da gelecek mi evet gelecek ne diyeceksin yok ben daha planlarımı tamamlamadım daha sonra ölebilir miyim mi? Hayır bu gerçeği reddediyorum sürekli. ama hakikati ben ne kadar reddedersem edeyim yerini bulmayacak mı bu devekuşluğu yapmaktan başka neydi ? Hiçbir şey.  
Peki bu durum gerçekleşti zamanı farketmez. Geride ne kaldı; diyebiliyor muyum acaba geride gerçekten iyi şeyler bıraktım diye. Tamam bu dünya için yararlı bir şeyler yapmadım ama acaba Tanrıya anlatacağım güzel bir hikayem var mı?  Bunun için geç mi; Hayır değil , biliyorum. 
https://www.instagram.com/benrumeysakapan/?hl=tr
İnsanlar bunu başarabiliyorlar, hem dünyadan keyif alıp hem dünya sonrası için iyi şeyler yapabiliyorlar demek ki zor değil sadece bağlı olduğumuz bu dünya efsunundan biraz kafamızı kaldırmamız gerek farkındayım sürekli saatlerimizi harcadığımız şeyler acaba neresi için yararlı ya da yararlı mı ? Bak gerçekten zamanımız az ve bunu bir melankoli içinde geçirmek istememeliyiz her günümüzün saatleri ayrı ayrı değerliyken neden bomboş geçiyor bak Tanrı neler sunmuş sana koskocaman bir evren bunları görmek için bir göz bunları anlayacak akıl. Sırf bunlar için bile teşekkür etmemiz gerekmiyor mu sence de? 
Doğduk bunu biz belirlemedik ama gerisi bizim elimizde. İnsan olmanın doğmuş olmanın gerekliliklerini yerine getirmek bizim vazifemiz. Bahsettim ya Tanrıya anlatacağımız hikayede ne anlatıcaz diye. Sen fıtri olarak doğdun ve doğmanla  beraber yapacaklar listen oluşuyor. Bir videoda izlemiştim; doğum günü kutluyoruz ama sırf doğduğumuz için mi kutluyoruz hani diğerleri doğamadı ben doğdum diye mi? Evet o pastayı üflerken şunu düşündük mü biz ne yaptık geçirdiğimiz bir yaş gününde neyi kutluyoruz kendimize etrafımıza neler kattık ya da kimleri kırdık incittik yani neyi kutluyoruz ? İnsanlığın hiçbir gayesini yerine getiremediğimizi mi kutluyoruz başarısızlık kutlamak ne kadar mantıklı ya da yitip gitmek kutlanır mı ?  Geldiğimiz ve kesin olarak gideceğimiz bu dünyada haset fesat gıybet bunları yapıp bunları kutlamamızın bi açıklaması var  mı acaba ? Bir önceki doğum günümüzden ne farkı var? Ne konuda kendimizi değiştirdik, geliştirdik? İşte bu soruları sorup yeniden doğmamız lazım yeniden daha güçlü, daha kararlı ve daha yararlı. Sorgulamak, araştırmak, dolu dolu hissetmek, dolu dolu yaşamak.. Hayata dair, sevgiye dair, aşka dair derinlik kazanmak bu çok güzel ve anlamlı, işte insan olmanın gayesi bu değil mi?
Konudan çok uzaklaştım gibi görünüyor ama asıl konumun temeli buydu; ölücez ve bu hayatı gerçekten yaşadık mı gerekleri çerçevesinde. Artık elimizden hiçbir şey gelmediği vakitte 'tamam' diyebildik mi? 'Tamam işte hazır sayılırım Tanrım, tattırdığın bütün nimetler çok güzeldi ben bunları gördüm sevdim yaşadım ve şükrettim. Dünyaya insanlara zarar verecek hiçbir eylemde bulunmadım söylediğin gibi mahlukatın en şereflisi olarak buna yakışmaya çalıştım, seni sevdim, yarattıklarını sevdim ve bu gerçekten çok güzeldi. Bunları düşündüm bana varettiğin güzellikler böyle ise vadettiğin ve sen nasıl güzelsindir, Çok teşekkür ederim..' diyebildik mi? Tüm mesele bu, hakkıyla , gereklilikleriyle, doya doya, tüm hücrelerimizle şükrede şükrede yaşayabilmemiz dileğiyle...
Herkese sevgiler...

30 Haziran 2017 Cuma



                                                   SENİN BAHÇEN

   Bunu çok zaman farkederim. İnsanların bazı insanları saf görmesi olayı. İyi anlamda değil, bildiğin kötü anlamda. (Argosunu kullanmak istemiyorum bu yazım için.) 

   Yani merak ediyorum; bir insanın karşısındakini saf görüp saçma sapan davranışlarla beynini doldurması onu akıllı mı yapıyor? Yok ya bunu gerçekten bu şekilde algılıyor olamazsınız. Ve dahi öyle olsalar bu sizi vicdansız yapmaz mı? Çünkü saf bulduğunuz birini bi' şekilde kandırmaya çalışıyorsunuz düşünsenize. İnanın bana hoş değil, hiç hoş değil. Ve bunu yaptığınızı anlamayacak insan sayısı çok az.


    Her zaman çok konuşan çok şey bilir anlamına gelmez ya da söylenilen kötü şeyleri alttan almakta problem değildir. Bu kadar kurnaz olma çabası bu dünya için birazcık fazla değil mi? 
İnsan ömrü kısa, kendini bildiğin olgunlaştığın seneler az, neden gerçekten kendi hayatını yaşamak yerine başkasının hayatında kötü etkiler bırakmaya çalışıyorsun? Hayır.. Hayır! Bırakın bu kafayı bir kenara, bu insana kin, fesatlık ve fenalıktan başka bir şey getirmez. 


   İnsanlar bir şey mi yapıyor sanat olsun, kültür siyaset ya da bilimsel anlamda; hıh işte bırak onlara çeşitli yollarla bahane bulmayı. Ha bunun gerçekten iyi olmadığını mı düşünüyorsun o zaman saha senin, sahne senin, kürsü senin, laboratuvar senin,  iyisini yap. Bunu yapmaman için önünde engel yok.  İnsan eskisi gibi istediği şeylere uzun vakit sonra değil çok kısa yollarla ulaşabiliyor, hem bu herkes için daha iyi olacak, net bilgi yayalım.